Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Dr. Zeynep Gambetti’yle, Hannah Arendt'in görüşleri ışığında diktatörlük, totalitarizm, ve alternatif eylem biçimleri hakkında konuştuk.
Son yıllarda ülkemiz dahil pek çok ülkede güç kazanan rejimler, Arendt'in yarım yüzyıl öncesinde yazdıklarını yeniden gündeme getirdi.
Aynı zamanda hem tarihçi, hem felsefeci, hem de siyaset kuramcısı sayabileceğimiz Arendt, özgün, yazdıkları tartışmalar yaratmış, ve sıkça yanlış anlaşılmış bir yazar.
Marx, Deleuze, ve Arendt'ten yola çıkarak eylem kuramları ve alternatif siyaset biçimleri üzerine çalışan bir siyaset kuramcısı olan bu haftaki konuğumuz Zeynep Gambetti, Arendt’in düşünceleri ışığında hem Nazi döneminin hem de günümüz siyasetinin bir değerlendirmesini yaptı.
Zeynep Gambetti, kısa zaman önce Medyascope TV’de de Arendt'in görüşlerini tartışmıştı.
Arendt’in eserlerinin tamamına yakını Türkçe olarak İletişim Yayınları tarafından yayımlanmış durumda. Biz programda temel olarak ilk kitabi Totalitarizmin Kaynakları üzerinde dursak da, diğer iki önemli eseri İnsanlık Durumu ve Metis tarafından yayımlanan Kötülüğün Sıradanlığı'na da kısaca değindik.
Totaliter rejimlerin inşaasında en temel unsurlarda birisi, gerçeği pervasızca ters yüz eden “totaliter yalan” olgusu. Bu konuyu Gambetti 2014'de Başlangıç Dergisi’nde yayımlanan “Siyaset ve Yalan” başlıklı makalesinde ülkemiz bağlamında ele almıştı.
Arendt, en önemli eseri sayılan ”İnsanlık Durumu"nda, iş, emek, ve eylem eksenlerinde farklı siyaset biçimlerinden söz eder. ”Kötülüğün Sıradanlığı"ndaysa New Yorker dergisi adına izlediği Adolf Eichmann'ın Kudüs'teki mahkemesini anlatır. Bir Nazi subayı olan Eichmann, Mossad tarafından Arjantin'den kaçırılarak Kudüs'e getirilmiş, buradaki mahkemesi sonucunda idam edilmiştir.
Eichmann davasından esinlenen ünlü Milgram deneyiniyse, Açık Bilinç’te ”Otorite, İtaat ve Vicdan" serisinde ele almıştık. Tekrar dinlemek isteyenler için burada: Otorite, İtaat ve Vicdan
Peki, Arendt'in, toplumdaki bütün bireyleri psikolojik olarak kuşatan ve kendine ait kılmak isteyen totaliter rejimlere karşı direniş ve eylem önerileri neler? Programda son olarak Arendt'in, dışlayıcı bulması nedeniyle karşı çıktığı kimlik politikaları yerine kendi getirdiği eylem anlayışına değindik.
Arendt'e göre toplumda bireyler arasında ortaklaşabilme noktalarından oluşan, birleştirici ve anlamlı bir eylem zemini kurmak mümkündür. Bu anlayışın, “Occupy” hareketinden Gezi direnişine kadar pek çok günümüz eyleminde yankı bulduğunu söyleyebiliriz.